Müzikle ilgili bir iş yapan her ailenin çocuğunun uğradığı o makus talih benim de peşimi bırakmamış bir gece ansızın bir klasik gitar belirivermişti başucumda. Amma velakin ellerimi tellere hızlıca vurup Yaşar taklidi yapmam annemi pek tatmin etmemiş olacak ki cumartesi sabahlari uykumun en tatlı yerinden uyanıp gitmem gereken bir de gitar kursu peyda etti başıma.
Başta her şey güzeldi, gitar çantası sırtımda Kızılay'da badi badi sekip hava atıyor, kurs çıkışı arkadaşlarla orda burda geziniyordum. Ancak ders veren üniversiteli gencin ve annemin "klasik gitar bilen hepsini çalar" mantığı sonucu akustik gitar öğrenme hevesim suya düştü. Dolayısıyla bir ay dolmadan aynı odada ders aldığımız karşımda oturan oğlan "Deniz ve mehtap"ı çalarken ben parmaklarımı tellerin üzerinde tutmayı ancak öğreniyordum. Benden klasik gitarda bir Rodrigo yaratma konusunda azimli olan hoca çantamı üzerinde Romance yazan eğri büğrü nota desteleri ile doldurmuştu (oldum olası müzikten haz etmem bilmem farkettiniz mi?) Oysa tek istediğim kumsalda "akdeniz akşamları" seviyesine gelebilmekti, bu gidişle de o zor göründüğünden bir cumartesi sabahı çalan alarmı susturup uykuma devam ettim.
Gitarım ise benden daha sabırlı çıkarak bir süre televizyonun yanı, kütüphanenin önü gibi yerlerde sanat yaşamına devam ettikten sonra çok toz tuttuğu gerekçesi ile bazanın altına kaldırıldı ("Klasik" bir gitar icin ne hazin bir son..)
13 Yaş Doğum günü Partim
Aslında her şey mükemmel olabilirdi, eğer ben okuldan ve mahalleden arkadaşlarımı aynı anda davet etme gafletine düşmemiş olsaydım. Grupları sosyal manada kaynaştırma yöntemi sadece 5- 10 arasındaki deneklerde işe yarıyor. Bir de 75 yaşını geçtikten sonra huzur evinde, insanda azı dişi ve ego namına bir şey kalmayınca..
Benim mahalleden dizleri yırtık pantolonlar ve hediye niyetine yolunmuş çiçeklerle gelen arkadaşlarımın yanına annemin tülbentten süzerek davet ettiği okulun gıcık, çalışkan kızları ve aristokrat arkadaşlarının kolejli çocuklarının eklenmesi ile tüm parti koskoca bir uğultuya dönüştü ve benim odama kapanıp 25 yaşına kadar çıkmayı reddetmem ile başladığından daha net bir şekilde son buldu.
Çiçekçilik kariyerim
İlk ticari girişimim Magnum'un ilk piyasaya çıktığı zamana denk gelir. Mevcut harçlığım artan harcamaları karşılayamayınca ekstra gelir elde etmek şart olmuştu. Aklımdaki iş için bankadan (annem) kredi çekip sermaye sağlama çabalarım sonuç vermeyince mahalleye gelen seyyar tabak çanakçıdan sattıktan sonra parasını ödemek üzere 15 adet saksı aldım. Saksıları apartman bahçesine yeni ekilen japon gülleri ve bahçe toprağı ile doldurup anneannemin kurdelaları ile süsleyince satışa hazır hale geldiler. Öğlene kadar yan apartmanları dolaşıp elimdekileri bitirmiştim bile.
Ne var ki kariyer basamaklarına attığım bu büyük adım kapıcının çiçekleri yolduğum için beni yöneticiye şikayet etmesi, gaza gelen yöneticinin annemle bir olup beni aşırı doz Magnum' dan mide fesadı geçirdiğim ıssız bir köşede ele geçirmesi ve annemin hatrı sayılır bir para vererek saksıcıya olan borcumu kapatması ile sonlanınca ticarete küstüm.
Farkındaysanız "saksı" nın insan hayatındaki önemini Erol Büyükburç ve Doğuş' tan önce keşfetmiş bir insanım ama ne yaparsınız hayat işte..:(
Dağcılık ve Gezi Kulübü
Üniversiteye yeni başlayan her çömez gibi benim de kendimi okulun önüne masa kurmuş çeşitli kulüplerin cazibesine kaptırmam uzun sürmedi. Sosyal hayatımın ve çılgın üniversite partilerinin fitilini ateşleyecek kıvılcım tam olarak karşımdaydı ama hangisini seçecektim?
Latin dansları masasından gürültülü bir müzik yükseliyor ve temsilcileri yoldan geçen insanları kollarından tutarak dans etmeye zorluyorlardı. İki yıl sonra kendimi kaldırımda salsa yaparken görmek istemediğim için onu eledim.
Tiyatro kulübü benim için en güçlü aday olmasına rağmen çalışmalarda tayt giyilmesi konusunda anlamsız bir ısrarları vardı ve her türlü ısrardan tiksinti duyarım. Dolayısıyla o da gitti.
Münazara Kulübünün masasında ise çok sayıda kız vardı, zaten devlet kız yurdunda kaldığımdan kızlarla tartışmak için ekstra zaman harcamam kadar saçma bir şey olamaz, onu da geç derken ilerleyen adımlarda Dağcılık Kulübünün inanılmaz karizma temsilcisini ve masasını gördüm. Evet, ben dağcı olmak ve özgür ruhumla dağlara tırmanmak için yaratılmıştım!
Kulübe kaydımı yaptırdıktan sonra yaklaşık bir ay toplantılara giderek uzun saçlı karizma başkanı ve işin tekniğini dinledim. Olayın uygulamaya dökülme vakti geldiğinde hafta sonu ormanda tracking yapılacağı söylendi ancak olay mahalline vardığımızda dik bir tepe ve bacağım kadar karla karşılaştık. İşin boktan yanı şu ki, benim ayaklarım çok üşür. Öyle böyle değil yaz günü denizde bile üşür. Karın resmini bile görsem uyuşma başlar parmaklarımda.
Dolayısıyla yaklaşık bir saat insanların peşinde sürünerek acı çektikten sonra ayağımı burkma bahanesiyle bekleyen kulüp arabasına geri döndüm ve yaklaşık üç saat orada oturarak üşüyen ayaklarıma hohladım. Hayır, ben evde oturmak ve çift çorap giymek için yaratılmıştım!
olm çiftleşcem de çok üşeniyorum lan..
4 yorum:
Yine kaybolmuşun oysa ciddi mimlerim vardı:) Hayat zor demek istiyorum. İyisin umarım. İyi ol. Hep.
Bu bizim is cok sakat ya sana bile sapik gibi gecenin ucunde filan yorum birakiyrm. Yasamak bu diil:(
hahah çok eğlenceli bi yazıydıı :))
Pis!
Yorum Gönder