Cuma

bir kadın yazısı

- Bizim hatunun kullanılmayan organlarını aldırdık mahmut abi, fazlalıklar gitti çok ferah oldu..
-

Bu aralar benden komikli blog yazısı bekleyenler.. Beklemeyin. Çünkü kuaförüm olacak adam saçımı bu sefer fazla açık renk yaptı, hiç beğenmedim moralim bozuk. Bu kafayla yazamam. Aslında yazarım da arada kadın olduğumu hissettireyim beni android gibi görmeyin diye böyle ufak kaprisler yapmam, ağda anılarımı ya da sevgilimin beni terkettiğini filan anlatmam gerektiğini hissediyorum. Yoksa maşallah yorumlarda bi "oha baba yine sokmuş çıkarmışsın"cılık bi "yuh amına koyım yine yazmışsıncılık" almış başını gidiyor. Azınıza sıçarım sizin. Böyle terbiyesiz yorumlar yaparken benim de bir kadın olduğumu unutuyorsunuz. Üstelik şimdi ben saçını da beğenmeyen bir kadın olarak daha tehlikeliyim, korkun benden.
Aslında bu saç hadisesi direkt benim mallığım oldu. Sen 10 senelik arkadaşını kuaför olarak seçer, yetmezmiş gibi gece sabaha kadar birlikte içip sıçıp sabah da uyumadan direkt dükkanı beraber açarak saç boyatırsan olacağı budur. Adamın kafa 1milyon tabi hatta daha da beteri olabilirmiş iyi yırttık. Lan saçım yanlışlıkla sarı olacak diye aklı çıkan insanım ben, eşşek herif!(Şair burada direkt kuaföre seslenmektedir, üstünüze alınmayın her boku yerli yersiz). İki-üç gündür yoğunluktan düzelttirmeye de gidemedim öyle kaldı saçım. Aynalara küstüm, beter oldum blog:( Ha bir de uyuzluk bu değil mi, en az iki kişi negzel diye saçımın rengini sordu bu bok olduğundan beri. Lan sarı saça ne meraklı milletiz, toptan papatya suyuna yatırcam hepinizi o olacak.

Eee hadi saçımı başımı yazayım kadın yazısı olsun dedim iki paragraf anca çıktı onun da yarısı küfür aq. Ne anladım ben bu işten? İşte kadınların edebiyat dünyasında varolamama, varolunca da İclal Aydın (ki kendisinin nefis sazanlık eti vardır, şu son ex-koca olayına kalemim değerse şeyedeceğim gülmekten altımıza şıçırtcaz) formuna bürünme sebepleri bundanmış demek. Neyse dur bidaha ki yazımda size kullanılmayan ampullerden mutluluğun resmini yapmayı öğretcem söz. Pislikler sizi. Hayır kızıyorum ama beri yandan seviyorum da he..

23 tane 1nisan yanyana gelse bir 23nisan' ın yaptığı şakayı yapamaz bana


Hatırlıyorum da ortaokul ikinci sınıfa geçtiğim sene beni de seçmişlerdi "23nisan Dans ve Atraksiyon" ekibine. Ah minel aşk ne güzel günlerdi. Ulus sevgisi bir yandan, vatan aşkı beri yandan.. Dersi idarenin kayıtlı kuyutlu izni ile asmak olmasa ben bu angaryaya girmezdim ya neyse..

Seçildiğimizin ertesi gün provalar başladı. Tabi ben işin derslerden kayırtma boyutuna takılı kaldığım için paralel evrende bizi sabah sekizde beden salonunda toplayıp götürmelerine, "Otistikler İçin On Adımda Tango" konulu birtakım hareketler yaptırmalarına filan sesimi çıkarmıyorum. Hem yandaki marketin rus salatalı&kaşarlı sandviç yapabildiğini keşfetmiştim hem de düşün bak millet sabah derse giriyor (matematik filan oldum olası hazzetmediğim işler) ben beden salonunda takılıyorum, kulplu beygirin tepesine çıkıp müzik dinliyor, o yıllarda benden bi sınıf üstte olan Levent'le pencereden bakışıyorum filan. Ayrıca bilen bilir herkes üniformalıyken okula eşofmanla gelmenin karizması bambaşkadır, Victoria Secret defilesindeki Adriana bile halt eder yanında.

Neyse bu arada gayet large ilerleyen çalışmalar Mart ayı sonlarına doğru hocanın göt tutuşmasıyla ve elindeki bir avuç kazmatör yeni ergen kompleksli kızdan 1 ayda Rus Revüsü çıkaramayacağının idrakıyla hızlanmaya başladı. Bir sabah kaşarlı sandviçimi yaptırıp okula geldiğimde en yakın arkadaşım Zeynep'i kızlar tuvaletinde kahküllerini tararken buldum (ki zaten kendisinin kahkülleri ayrı bir organizma olduğundan genelde vaktinin 10/9'unu orda geçiriyordu, şaşacak bir şey yok) Artık okul bahçesinde değil stadyumda çalışacakmışız. Süslenme sebebi de başka okullardan çocukların da orada olacak olmasıymış, bilmemne koleji de çalışmalara gelecekmiş orada kuzeni varmış kuzeninin arkadaşları Burak Kut gibiymiş. (Dar yıllar takdir edersiniz ki, genç kızların elinde idol olarak bir Keremcem, bir Murat Boz yok..) miş miş miş..

Doluştuk okulun otobüsüne stada gittik. Yapılacak en güzel 23Nisan gösterisiymiş bu sözde, izlemeye GenelKurmay Başkanı, başbakan bile gelecekmiş de, atamız bizi öyle görünce gökyüzünden gülümseyecekmiş filan. Beden hocası topladı bizi bir köşeye nasıl gaza getiriyor sanırsın Dünya Kupasında son maça kalmış Fatih Terim Milli Takıma taktik veriyor. Adam artık bizde başarıyı yakalarsa nereye tayin olurum diye düşündüyse "Harward Hukuk'u da ben hazırlıycam 11 eylül gösterilerine hıhahah" filan diyerek mi gaza geldiyse "size güveniyorum kızlar, en iyi sopayı siz kaldırırsınız kızlar, en güzel filmi siz seçersiniz kızlar, vursalar ölmezsiniz aslansınız kaplansınız kızlar" gazlamaya başladı bizi. Arkaya da daya "Eye Of The Tiger"ı, al sana "AprilTeam23" taburu savaşa hazır.

Allahım yaptığımız gösteri de ne ha, bir şeye benzese bari. Şöyle anlatayım size , biz 10 ya da 12 kız elimizde sopalar ileri geri birtakım hareketler yapıyoruz. Neymiş tepeden stada bakınca tüm okulların takımları dev bir çiçek oluştuyorlarmış, açılıp kapanan. (Dev olduğuna göre "et yiyen çiçek" olabilir) Hah işte biz okul olarak o çiçeğin bir yaprağıyız. Yani bırak yanlış adım atmak, iyi dansedememek filan içimizden birisi gösteriyi bırakıp yere oturarak ayak parmaklarını temizlese kimse anlamaz. Öyle tırt bir iş yaptığımız.

Ama hakkını yememek lazım Zeynep ve kahkülleri doğru söylüyormuş. Öbür okuldaki çocuklar harbiden taş gibilerdi. Onlara baktıkça aşka geliyordum. Levent mevent aklımda yok, öbür okulların çocukları Tarkan bizimkiler Ozon Orhon kaldı gözümde. Beraber takılıyoruz filan, havam bin beşyüz.
Neyse yani özetle şöyle diyeyim size, o 1 ay Beyonce gibi gidip geldim o çalışmalara. Çıkma teklifleri, gırgırlar, eve geç kalabilmeler filan havada uçuşuyor. Prova dönüşleri okula bile uğramıyoruz lütfedip, Tunalı'da iniyorduk direkt, gez, toz sonra.

Derken bu mutlu günler uzun sürmedi. 21Nisan geldi çattı. Dediler 2 gün sonra son prova kostümlü olacakmış. Size de bu hikaye bu noktaya kadar fazla güzel gelmedi mi? İşte, ben bunu bilip de arkasında bir felaket bekleyecek yaşta değildim o yıllarda. Kozasından yeni çıkmış bir sevgi kelebeğiydim. O yüzden aklıma kıyafetlerin ne olduğunu sormak gelmedi. Off. Uzatmayayım ertesi gün stada gitmedik de beden salonunda toplandık. O kıyafet bilmemne dedikleri neymiş biliyor musunuz cart pembe (tam olarak bu renk) ve parlak uzun kollu mayo kumaşından sıfır yaka bir badi ve tüllü beyaz etek. Bitmedi, altına uzun pembe tayt ve beyaz spor ayakkabı. Bir de çalışma yaparken kullandığımız şişelerin yerine bir değnek verdiler elimize sanırsınız az sonra lambadan çıkıp üç dilek dileme hakkı vereceğim. Fırfırlı yanarlı dönerli. Allahım hatırladıkça ölmek istiyorum. Alay etmeyin. Genç kızlığa yeni adım attığım günler diyorum olm, öyle bir kıyafet yıkım demek. Bir de düşün bak, kazık gibi bir şeyim limondan iri memelerim var o badi üstüme öyle bir yapıştı ki, ikinci bir deri gibi, değil dansetmek nefes almak mümkün değil.

{Kıyafetin neredeyse aynısını Google'da ufak bir aramayla buldum. Tepedeki resim. Bu geçen seneki gösterilerde giyilmiş. Bu eteklerin yerine kabarık tüllü beyaz etek koy bir de pembeyi parlak yap iyice aynısı işte. Yine çıktı karşıma bırakmıyor peşimi ühühüh..:(
Gerçi o zamanlar akp iktidarda olmadığından daha dardı bizim kıyafetler böyle köy kızı formunda değildi bu fazla "Emine Erdoğan Style" olmuş ama yine de çok benziyor. Lan aradan on sene geçti Milli Eğitim Bakanlığı be. Bir adım ilerleyememişin moda konusunda. Allah belanı versin. Bu nesilden de ümidi kesicez yani. Bunlar da sayko olacak. Püü..}

Tüm kıyafet o kadar dramatikti ki ilk görüşte inanamadım, 23 gün süren bir 1 nisan şakası gibiydi. Ben deri ceket ve siyah taytla olay yaratcam diye düşünürken fazla olgunlaşmış pembe bir avokadoya benzemiştim. Ama genç kızdık sonuçta. Kan beyne gitmiyor da vucutta bir tur atıp alt kapıdan çıkıyor, ne beklersin? SpiceGirls filan var hem o dönemler millet apartman topuklu spor ayakkabılarla Amerikan bayraklı badilerle geziyor. Öyle bir toplu dumur kafası. Benim idolüm her zaman Madonna'ydı ama, neyse o bu yazının konusu değil.
Her ne olursa olsun gelişmekte olan bir ergene bu yapılmaz. Ama hayat acımasız. Evde giyip ayna karşısına bile geçmeyeceğin kıyafetlerle seni devlet erkanı ve ikibin kişinin önüne atabiliyor.
Dedim ya bir ergene bu yapılmaz. Lan kesip öldürün daha iyi be..:( O kendime güvensizlikle Levent yeniden Brad Pitt oldu gözümde. Kompleksten aşık oldum, olacam o durumdayım.

Ömr-ü hayatımda pembe giymemişim, çirkin olabilirim ama okul çapında bir ağırlığım var, hard kız yapmışım emek emek örmüşüm karizmamı. "Olmaz, absofuckinglutely, kesinlikle" filan diyerek hocanın yanına gittim, dedim "hocam ben bunları giyemem giyeceksem de gösteriye çıkamam". Lan sanki adama "hocam sizin hanımı yatakta dört adama turnike yaptırırken basmışlar" dedim, sanki "arabanızı parçalayıp sattım" dedim. Öyle gözleri büyüdü. Korkumdan "kemküm pembe badi, karizmam, bando takımı, hedehödö" den başka ses çıkmadı ağzımdan, hoca beni omuzlarımdan tuttu "sen bu gösterinin yıldızısın Sinsi, sensiz biz bir hiçiz, binlerce insan seni izlemeye geliyor onlara karşı bir sorumluluğun var, toparlanmalısın" dedi. Asdasdaf. Bi gidin ya, "kızım git başımdan yarın sabah 8buçukta da okulda ol. Yeni mi aklına geldi yapamayacağın gerizekalı" dedi.
.
Sabah o boktan kıyafeti evden giyip servis beklemeye çıkmak zorunda kalarak bir posta da mahalledeki insanlara rezil oldum. Ohh. O 23nisan var ya benim tarihimde "Kara Nisan"dır. Trablusgarp Cephesi kadar zayiat verdim ben erkek konusunda o Nisan. Karizmayı tekrar toplamak yıllarımı aldı. Sorsan Ankara sokakları hala pembe bir dana şeklinde hırslı hırslı dolanan o atkuyruklu manyağı hatırlıyordur bence.

Daha ne okursun, gösteriye gittim işte sike sike. Sinirden sıkıntıdan bir de gece sivilceler bastı yüzümü bir de hastaydım zaten altımda haşır huşur çocuk bezi gibi ped. Kaslı bacaklarımda beyaz kilotlu çorap tam buldog hemşirelere dönmüştüm. Ama travesti bir buldog hemşire. Freak kere freak. Diğer okullardan hiçbir kızın da benle alay edecek hali yoktu zaten yazık garibim bazılarına kırmızı şapka takmışlar bazılarında ise modayla ilgilenmeme rağmen bugün bile ne renk ne model olduğunu anlayamadığım yanarlı dönerli mayolar var. Biz resmen zevk abidesi, stil ikonu kaldık yanlarında. Hande Yener görse o zaman o halimizi tezgahtar olarak kalırdı hiç turuncu saç olayına girmez kendini de elektro ortamlara atmazdı.

Lan "Türk Eğitim Sistemi" pkk'dan beter terörsün ha, ayrımcılıkta, adam yoketme de üstüne yok. Binlerce ilköğretim öğrencisini protokol önünde iki adım atmaları için aylarca derslere sokma, soğukta ayazda çalıştır, şebelek gibi giydir ve bütün bu çaba totalde üç dakika sürecek bir gösteri için olsun. Gerçekten de üç dakika sürdü. Gerçi o cayır cayır güneşin altında mayo kumaşından body içerisinde kaşına pişe o üç dakika bile bana bir ömür gibi gelmişti ama olsun, insan bir takdir edilmek istiyor. İlk gösterim böyle olmamalıydı:( Ayrıca stadın o kadar ortasındaydık ki Levent geldi mi göremedim. Zaten geldiyse bile beni allı yeşilli 800 kız içerisinde seçebilmesi için retinasına kızılötesi dürbün taktırmış olması gerekiyordu, ki seçseydi de artık benle çıkmazdı bence. O zaman Lady Gaga hayranı erkekler pek bulunmuyordu çünkü..

Neyse bitti gitti o kara günler çok şükür. Ama ne vakit "bugün 23nisan neşe doluyor insan" dizelerini duysam bir içlenirim, o yıllar gelir aklıma. Neşe filan dolamıyorum, sinir stres basıyor beni.

ps:cumhurbaşkanı gelmedi..

Salı

sinsinin aklı..

Beni merak edenler,
Eğer biryerlerde "Bu ay güzellik salonunda cilt bakımı yaptırsaydım 200tl, tüm vücut ağda 50tl, solaryum için bir 50 daha koy, manikür-pedikür olayına girseydim 30tl, kaş aldırsaydım 10 tl...vs vs" diyerek hesap yapan sonra da çıkan miktarın tümünü ayakkabıya yatırıp aslında harcamadığı paranın karından zarar eden bir dişi görürseniz..
İşte o benim ! Sevin beni bağrınıza basın, hor görmeyin..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...