Pazartesi

Pembe bir mezarlık olmak istedi

Güzel insan Gasilhane bana mim paslamış. Kendisine beni nimetten saydığı için teşekkür ediyor ve tombik döner ısmarlıyorum. Ayran da var.


1. Saç bakımın için ne kullanırsın?


Bak bir şimdi burayı okuyan insan, saç dediğin üç tabakadan oluşur ve düz zincirli bir yapıdadır. Dolayısıyla badem yağı vs gibi her bulduğunuz şeyi kafaya sürmeye gerek yok. Zira dışında kalır etki etmez. Sadece organik (soğuk sıkım) hindistancevizi ve avokado yağları saç tellerine nufus eder ama onlar da onarmaz sadece yumuşatır. Onları kullanıyorum işte, berber makası aldım artık kendim kesiyorum saçlarımı sonra da hindistancevizi yağı sürüyorum uçlarına. Islakken taramıyorum ama kuruyken de taramıyorum aradaki o nemlilik evresi önemli o zamanı kaçırdımsa kuru karanfilleri içinde beklettiğim suyu sıkıp tarıyorum sonra. Dökülmesini engelliyor bir de güzel kokuyor.
Fön makinesi, maşa (öyk), düzleştirici kullanarak saçımı kurutmadığım için çok kırılmıyor zaten saçlarım. Silikonsuz şampuan da kullanıyordum ama bu ara saldım Gliss mliss ne bulursam döküyorum şap şap. Sonumuz hayrolsun.

2. Yüz bakımın için ne kullanırsın?


Hiçbir şey. Bu konuda tam bir dangozum hepiniz 40 yaşında 25 gibi görünürken ben Kibariye'nin annesine benziycem, çok korkuyorum. Cildim zaten yağlı/karma arası nemlendirici filan istemiyor. Güneş koruyucu bile kullanmıyorum üşengeçliğimden. Gece de direkt su/jel ile yıkar yatarım, uykuya giden yola taş koyamam.

3. Göz çevresi için ne kullanırsın?


Hiçbir şey. Bknz; yukarısı. Ayrıca göz kremlerine inanmıyorum ama bir patates var. Soğuk soğuk koyunca şişliğini alıyor. Bu arada o göz kremlerinin içeriği yüz kremleri ile aynı sadece parfüm koymuyorlar sanırım, para tuzağı. O kaz ayakları çıkacak arkadaş doğayla savaşmaya gerek yok.

4. Vücut bakımı için ne kullanırsın?


Yemin ederim şu mimin gönderileceği en son insan benmişim. Kendimden utandım yaparken.  Ben banyoda lifle yıkanıyorum duş jeli filan sonra çıkınca da haşır huşur ses geliyorsa Nivea mivea sürüyorum bacaklarıma. Olm siz napıyorsunuz lan bu kadar, bana da söyleyin.

5. El ve ayak bakımı için ne kullanırsın?


Topukları duşta ponzalıyorum, bir de mutlaka oje sürerim el ve ayak tırnaklarıma. Bakım olmadı bu kokoşluk oldu ama olsun. Oje candır.

6. En son kişisel bakım ürünü olarak ne satın aldın?


Diş macunu, diş ipi, fırça. Parayı Oral-B ye gömdüm çıktım.

Perşembe

Yarım Kalanlar

Gitar Kursu
Müzikle ilgili bir iş yapan her ailenin çocuğunun uğradığı o makus talih benim de peşimi bırakmamış bir gece ansızın bir klasik gitar belirivermişti başucumda. Amma velakin ellerimi tellere hızlıca vurup Yaşar taklidi yapmam annemi pek tatmin etmemiş olacak ki cumartesi sabahlari uykumun en tatlı yerinden uyanıp gitmem gereken bir de gitar kursu peyda etti başıma.
Başta her şey güzeldi, gitar çantası sırtımda Kızılay'da badi badi sekip hava atıyor, kurs çıkışı arkadaşlarla orda burda geziniyordum. Ancak ders veren üniversiteli gencin ve annemin "klasik gitar bilen hepsini çalar" mantığı sonucu akustik gitar öğrenme hevesim suya düştü. Dolayısıyla bir ay dolmadan aynı odada ders aldığımız karşımda oturan oğlan "Deniz ve mehtap"ı çalarken ben parmaklarımı tellerin üzerinde tutmayı ancak öğreniyordum. Benden klasik gitarda bir Rodrigo yaratma konusunda azimli olan hoca çantamı üzerinde Romance yazan eğri büğrü nota desteleri ile doldurmuştu (oldum olası müzikten haz etmem bilmem farkettiniz mi?) Oysa tek istediğim kumsalda "akdeniz akşamları" seviyesine gelebilmekti, bu gidişle de o zor göründüğünden bir cumartesi sabahı çalan alarmı susturup uykuma devam ettim.
Gitarım ise benden daha sabırlı çıkarak bir süre televizyonun yanı, kütüphanenin önü gibi yerlerde sanat yaşamına devam ettikten sonra çok toz tuttuğu gerekçesi ile bazanın altına kaldırıldı ("Klasik" bir gitar icin ne hazin bir son..)

13 Yaş Doğum günü Partim
Aslında her şey mükemmel olabilirdi, eğer ben okuldan ve mahalleden arkadaşlarımı aynı anda davet etme gafletine düşmemiş olsaydım. Grupları sosyal manada kaynaştırma yöntemi sadece 5- 10 arasındaki deneklerde işe yarıyor. Bir de 75 yaşını geçtikten sonra huzur evinde, insanda azı dişi ve ego namına bir şey kalmayınca..
Benim mahalleden dizleri yırtık pantolonlar ve hediye niyetine yolunmuş çiçeklerle gelen arkadaşlarımın yanına annemin tülbentten süzerek davet ettiği okulun gıcık, çalışkan kızları ve aristokrat arkadaşlarının kolejli çocuklarının eklenmesi ile tüm parti koskoca bir uğultuya dönüştü ve benim odama kapanıp 25 yaşına kadar çıkmayı reddetmem ile başladığından daha net bir şekilde son buldu.

Çiçekçilik kariyerim
İlk ticari girişimim Magnum'un ilk piyasaya çıktığı zamana denk gelir. Mevcut harçlığım artan harcamaları karşılayamayınca ekstra gelir elde etmek şart olmuştu. Aklımdaki iş için bankadan (annem) kredi çekip sermaye sağlama çabalarım sonuç vermeyince mahalleye gelen seyyar tabak çanakçıdan sattıktan sonra parasını ödemek üzere 15 adet saksı aldım. Saksıları apartman bahçesine yeni ekilen japon gülleri ve bahçe toprağı ile doldurup anneannemin kurdelaları ile süsleyince satışa hazır hale geldiler. Öğlene kadar yan apartmanları dolaşıp elimdekileri bitirmiştim bile.
Ne var ki kariyer basamaklarına attığım bu büyük adım kapıcının çiçekleri yolduğum için beni yöneticiye şikayet etmesi, gaza gelen yöneticinin annemle bir olup beni aşırı doz Magnum' dan mide fesadı geçirdiğim ıssız bir köşede ele geçirmesi ve annemin hatrı sayılır bir para vererek saksıcıya olan borcumu kapatması ile sonlanınca ticarete küstüm.
Farkındaysanız "saksı" nın insan hayatındaki önemini Erol Büyükburç ve Doğuş' tan önce keşfetmiş bir insanım ama ne yaparsınız hayat işte..:(

Dağcılık ve Gezi Kulübü
Üniversiteye yeni başlayan her çömez gibi benim de kendimi okulun önüne masa kurmuş çeşitli kulüplerin cazibesine kaptırmam uzun sürmedi. Sosyal hayatımın ve çılgın üniversite partilerinin fitilini ateşleyecek kıvılcım tam olarak karşımdaydı ama hangisini seçecektim?
Latin dansları masasından gürültülü bir müzik yükseliyor ve temsilcileri yoldan geçen insanları kollarından tutarak dans etmeye zorluyorlardı. İki yıl sonra kendimi kaldırımda salsa yaparken görmek istemediğim için onu eledim.
Tiyatro kulübü benim için en güçlü aday olmasına rağmen çalışmalarda tayt giyilmesi konusunda anlamsız bir ısrarları vardı ve her türlü ısrardan tiksinti duyarım. Dolayısıyla o da gitti.
Münazara Kulübünün masasında ise çok sayıda kız vardı, zaten devlet kız yurdunda kaldığımdan kızlarla tartışmak için ekstra zaman harcamam kadar saçma bir şey olamaz, onu da geç derken ilerleyen adımlarda Dağcılık Kulübünün inanılmaz karizma temsilcisini ve masasını gördüm. Evet, ben dağcı olmak ve özgür ruhumla dağlara tırmanmak için yaratılmıştım!
Kulübe kaydımı yaptırdıktan sonra yaklaşık bir ay toplantılara giderek uzun saçlı karizma başkanı ve işin tekniğini dinledim. Olayın uygulamaya dökülme vakti geldiğinde hafta sonu ormanda tracking yapılacağı söylendi ancak olay mahalline vardığımızda dik bir tepe ve bacağım kadar karla karşılaştık. İşin boktan yanı şu ki, benim ayaklarım çok üşür. Öyle böyle değil yaz günü denizde bile üşür. Karın resmini bile görsem uyuşma başlar parmaklarımda.
Dolayısıyla yaklaşık bir saat insanların peşinde sürünerek acı çektikten sonra ayağımı burkma bahanesiyle bekleyen kulüp arabasına geri döndüm ve yaklaşık üç saat orada oturarak üşüyen ayaklarıma hohladım. Hayır, ben evde oturmak ve çift çorap giymek için yaratılmıştım!


olm çiftleşcem de çok üşeniyorum lan..

Pazartesi

İntoko kijiji asdf vs..

İnternette yapacak hiçbir şeyiniz kalmadıysa, facebook batağına batıp, bobileri, 4chan ve türevlerini, twitter zıkkımını, sözlükleri, youtube'u.. kısacası geyik yapılabilecek her ortamı tükettiyseniz, hala yalnız, mutsuz ve fakirseniz, kocanız terkettiyse, patronunuz götün tekiyse üzülmeyin! Hala umut var. Ben de sizin gibiydim ama dört gündür İntoko ilanlarını okuyorum ve hayatım değişti. Şu anda bu yazıyı Miami plajlarından yanımda 1.80'lik masör sevgilimle malibu yudumlarken yazıyorum. İntoko hayatımı değiştirdi. Teşekkürler İntoko!
Ciddi oluyorum, bu site çok komik. Komik olsun diye yapılmamış ama komik. Ücretsiz ilan verip dünya üzerinde paraya dönüştürülebilecek herhangi bir şeyi satabiliyor, eleman ve iş arayabiliyorsunuz ama bedava olan her yer gibi buranın da çivisi çıkmış, koskoca ticaret sitesi Cem Yılmaz'ın gençliği gibi olmuş durduk yere.


Açıkçası ben bu ilanı geri aradım. Günlük 150 tl diyor farkında mısınız bilmiyorum, "insan canlısı ejdarhama bakıcı arıyorum!" dese yine arardım ki adamcağız sadece ütü yaptırmak istiyor. Adam haklı beyler, etraf ağzını büzdüre büzdüre "en nefret ettiğim ev işi ütüüüğğ" diye mızıklanıp ütü piyasasını yükselten kadınlarla dolu, kim yapacak ulan o zaman bu ütüleri?!
Ayrıca en nefret ettiği ev işi ütü olan kadından inceden tırsarım ben, o kadın hayatında hiç klozet fırçalamamış ya da buzdolabını çekip arkasındaki örümcek ağlarını almamış kadındır. Elinden kabuklu ceviz yenmez. Perde takmanın zulmünü hiç yaşamamıştır büyük ihtimalle. Yoksa en nefret ettiği işin ütü olmasının mantıklı bir açıklaması yok, ütü temiz iş, mis gibi çamaşırları seriyorsun, temiz temiz katlıyorsun. Üstelik ütü yaparken gelecek planı yapabilir, bakkal listesini düşünebilirsin. Misal elektrik süpürgesi öyle değil, adamın hayatından çalıyor sinsi sinsi.
ps; doğru tahmin, pozisyon dolmuş:((


Şimdi ben bu ilanı okurken "bu işleri asla yapmıyorum zinhar teklif etmeyin" bölümüne geldiğimde "o" işlerin fahişelik, dansözlük, konsa çıkmak filan olduğunu düşündüm her mantıklı insan gibi. Gel gelelim hanım kızımızın asla tenezzül etmeyeceği işler sekreterlik, asistanlık vb gibi gerçekten çalışmasını gerektirecek işlermiş. Hak verirsiniz ki bir insanın 105 kiloya erişip o kiloyu uzun süre koruması pek kolay değil, insan 9-5 arası çalışsa erir gider. Öyle düşününce mantıklı. Başka türlü düşününce de mantıklı. 105 kilo bu, her şey mantıklı.


Özel dedektiflik müsessesesi var mı yau bizde? Kimse de söylemiyor lan , bilsem 8 sene önce "sen bu yapının mimarisini biraz incele ben sigara alıp geliyorum" diyerek beni Söke Tapu Sicil Müdürlüğü'nün önüne bırakıp kayıplara karışan sevgilim Hüseyin'i aratırdım bunca yıldır. Başına bir şey gelmiş olmasından çok korkuyorum. Çok iyi biriydi, arada kahveye giderdi, nasıl böyle bir şey yaptı anlamadık çünkü. Evine dön Hüseyin :(:(
Yalnız bir şeyi anlamadım, öğrencileri kim takip ettiriyor, niye takip ediyorsunuz? Kaçmıyoruz tamam ödeyeceğiz, iyi ki okurken bir öğrenim kredisi aldık aq, şu yaptığınız muameleye bak!
Ayrıca sadece Bursa içinde ben de bulurum adres, hap kadar şehirde zillere basıp kaçsam iki günümü almaz adresi tespit etmek. Olmadı muhtarlıkları gezerim, telefon rehberini kurcalarım yine bulurum. Peşindeyim Hüseyin!!


Hijyene önem vermeden nasıl temizlik yapılır zaten demeyin, kadın yer sildiği bezi mutfak tezgahına da kullanmıyormuş işte ondan bahsediyor. Kesin yukarıdaki ütü işini de bu abla aldı. Başvurduğu her işi alır bir dekoltesi var. Eve yurda sokmamak lazım böylesini, kocayı çocuğu da alır, tertemiz yapar evi.


Bakın bununla dalga geçmeyeceğim çünkü durum vahim. Bu ilanı ciddiye alıp arayacak genç kadınların yiyecekleri kazığın boyutlarını anlatmaya o mikrofon yetmez. 
Bundan önceki ilanlarda kişilerin amacı belli haliyle onları arayacaklarda da bir arz-talep oluşacaktır sorun yok ama bunlar o "gezelim görelim tarzı" programda insanlara nereleri gezdirir neler gösterirler bilemiyorum.
Yapmayın etmeyin, 1630 kişi okumuş bir de bu ilanı tey allahım! Bunlardan 1000 tanesi ilanı umursamasa, 100'ü erkek olsa, 10 kişi numarayı düşüremese, 500 tanesiyle şartlarda anlaşamasalar temiz 20 tane yeni kız düştü işte Adana pavyonlarına. Aritmetik affetmez!


En sevdiğimi en sonra sakladım. Bu abla iş bulamasın yemin ediyorum ben el atacağım, hayırlısıyla onu güzel bir yere yerleştireceğiz. 
Ama bir sorun var, insanın aklına süper lüks deyince Dubai'deki gemi şeklinde otel geliyor. Hiç olmadı bir WOW filan kurtarır diyorsun. Ama Kuşadası'nda en fazla İbrahim Tatlıses'in oteli var. Bilemedim şimdi, kendisine layık mı? Sonuçta siyasal bilgiler fakültesinden uluslararası ilişkiler bitirerek mezun olabilmiş bir zeka var karşımızda. Az bile istiyor, bugün "sen kalk ben oturacağım" dese hepimizin koltuğunu alır, yine insaflı kadın.

Ps; Bu arada biliyorsunuz değil mi güzel insanlar, sevgi kelebekleri, internete bir içerik yüklediğiniz zaman onu ortak paylaşıma açmış oluyorsunuz. Yani isteyen herkes sizin fotoğrafınızı, bilgilerinizi kullanabilir (dolandırıcılık, sahtecilik vb suçlar haricinde..) Dolayısıyla bu ilanları burada yayınlamak için sahiplerinden izin almak zorunda değilim. Size şimdi çok pis yasalı masalı konuşurdum inandırmak için ama kaynımın eltisinin dünürü avukat o söyledi bana da. Sonuçta sanal dünyaya fotoğrafınızı yüklerken benim gibi kötü insanlar alay etsin istemiyorsanız suratınıza paint'te saksı çizin. Telefon numaranızı da orda burda dağıtmayın bi zahmet, sonra arıyorum ulaşamıyorum neymiş o numara herkeste varmış değiştirmiş. Kezban'ın keranesi sanki. Verme efendim alla alla, benim niye numaram herkeste yok dağıtmışsın zamanında ona buna bir ekmek çıkar mı diye, müstahak sana!

Cumartesi

Kırıntılar

- Benimkinden öğrendiğime göre Heidi Klum'la Seal ayrılmışlar. Gerçek mi bilemiyorum tabi hasetliğinden de uydurmuş olabilir. Ama gerçekse çok üzülürüm. Ben Seal'in VS defilelerinde karısı karşıdan geliyorken liseli gibi kıpraşmasını, "vay benim hatunuma bak be" bakışını, gurur duymasını filan izlemeyi pek seviyordum. Resmen heyecan yapıyordu adam. Şimdi Adriana'nın kenafir bakışlı kocasına kaldık, onun da bir gözü kalk gidelim diğeri halt yeme otur diyor.
Off adam ağlamış bir de arkasından, koskoca zenci mundar oldu. O bacaklar sana da kalmaz Heidi!

- Annemde "aşırı bilgilendirme" var. Mesela eve yemek söylüyoruz, kapıda çocuğa "niye acılı getirdin evladım, zaten midemden sorunum var sonra gece uyuyamıyorum" diyor. Kredi kartı ile bir şey ödeyecek kasadaki kıza "ben bu kartla yeni tost makinesi ile çamaşır tozu aldım nasıl tarihi geçer?" diye soruyor. Mağazaların ortasında "bak senin sevdiğin renkten yapmışlar" diye yan reyona, bana bağırıyor. Tansaş'ın ortasında oluyor bu olay! Hayır kendisi geveze bir insan da değildir, öyle olsa "az konuş azcık" der halledersin sorunu. Ama günde üç beş şey söyleyip onlar da bu minvalde olunca kalbini kıramıyorum. Allah kimseye çaresiz dert vermesin. Şimdi biz bunun için psikologa gitsek adamın pazar neşesi oluruz.

- Nerede bir götünden göbeğinden şikayet eden şişman kız blogu var onun blog resmi makaron, iki lafından biri cupcake. Arkadaşım zaten kemiksiz 95 kilo geliyorsun, sevgilim beni beğenmiyor diye kapıları tırmalıyorsun ama Nutella'dan mezar bulsan içine yatıp "az daha atın üzerime" diyeceksin. Bir de bunların milletin resmini koyup "eteğin olmamış Jessica", "o saçlarını değiştir Rihanna" diye çemkirmeleri var (birinci tekil şahsın hunharca kullanımı). Asıl sen o kafayı değiştir bence abla. Selülit şakaya gelmez, beyne kadar ilerler tedavi edilmezse.

- Saçına fön çektirdiği için beş gün yıkanmayan kız, geçen durakta gördüm hemen tanıdım seni. Ben energizer tavşanı gibi çata çuta otobüsün peşinden koşarken, sen ince topuklarının üzerinde adeta bir kuğu gibiydin. Saçından gelen kesif sigara&yanık kokusu yüzünden ineceğim durağı kaçırdım ama olsun. Saçın düzdü ya önemli olan o. Canım benim!

- Tilki (Hüseyin) anlattı, gülmekten "cafe latte"mi püskürttüm. Kızın arabasında ormanda sevişirken polise yakalanıyorlar, ehliyet ruhsat filan derken arabanın kızın olduğu ortaya çıkınca doğulu memur eğilip "ohh paşama bak, hem kendini gezdirt hem kızı götür. Kimsin lan sen leodo di karpiyo musun benim başıma?" diyor. Allahım, yerinde olsam donu toparlayamazdım gülmekten.

- Kuaför psikolojisi çok acaip. Bir kere sen oturuyor o ayakta olduğu için kuyruğu adamın eline vermiş durumdasın zaten. Bir de o fön makinalarının sesinden bir şey duyamıyorum ben, kulaklarım zaten her gece bilmemkaçyüz desibele maruz kalmaktan erken emekliye ayrıldı. O seste mırıl mırıl konuşuyor şerefsiz ben de her şeye kafa sallıyorum. Ulan ya bana "saçını maymun götü modeli keselim" dediyse, ya "hürrem karameli yapalım sana çok yakışır" diye kumpas kurduysa, neyi onayladım lan ben diye kendi kendimi yiyorum sonra. Zaten iki kişi tepemde. Çok sinir oluyorum ulan. Makinayı kapat öyle söyle delikanlıysan!

- "Lerzan Mutlu" geçirdim geçenlerde. Bu seneki kışa denk geldi neyse ki, yaz olsa günler uzun insan dayanamaz. Neyse yılın geri kalanında rahatım, siz de geçirmediyseniz bir kere de yapın kurtulun. Beyaz Tv 'de.

Haremime Almaya Layık Bulduğum 5 Adam (Capsli)

Gasilhane can almaya devam ediyor sayın seyirciler. Yine bir mim yine İzmir'in göbeğinde dehşet..
Kendisi benim gibi ehl-i namus bir hatuna haremime alacağım on ünlü adamı sormuş üstelik. Tamam yapayım ama mental gözlemlerime dayanarak söylüyorum, 10 adamı bir yere koyarsak orası kıraathaneye döner. Düşünün etrafta Arif'in Manchester'a attığı golden, HilalCebeci'nin memelerinden bahseden on adam. Kavga, kıyamet, küfür. O kadar adamın çıkartacağı feromonu, taşak kokusunu düşününce bir de..beş iyidir. Beş kişi alayım ben, az olsun bizim olsun.
Ayrıca da baştan anlaşalım ben erkeğin zeki, çevik ve ahlaklısını sevmem! Elimde zaten Amerika'da doktora yapmış bir endüstri mühendisi var, hayatım hayat değil, her günüm ayrı çile. O yüzden nerede bir hayvan özeti, ayı yavrusu var dolduracağım hareme. Entellektüellikte bir yere kadar, bundan sonra ortaokuldan yukarı diploması olan adam giremez ulan o haremin kapısından! Az laf, çok kas!

 1- Jason Statham

Ya ne olmasını bekliyordunuz bilmiyorum. Benim için sözlükte erkek tanımının karşısında kendisinin fotoğrafı vardır. O kolları, sigara içişi, tam kıvamında sakalı, takım elbisenin çok yakışmasını filan geçtim bir de bu ademoğlu mükemmel gülümsüyor. Yetmezmiş gibi! Bir takım insanlar sanayi mahallesinde kendisinin pek çok benzeri olduğunu iddia etseler de ben bu vesileyle hastası olduğum "taklitler asıllarını yaşatır" klişesini yad etmekten ve kendisini haremimin baş köşesine yerleştirmekten zevk duyarım. Kayıtlar kapandı, bundan sonrası ek kontenjan.

2- Jason Momoa

Karizma nedir? Karizma budur, dağılabilirsiniz. Sevgili Gasilhane Game Of Thrones'dan başka bir yakışıklıyı kaptığı için kendisi bana kaldı, oh pek de iyi oldu çok da güzel oldu. Bu adam Khal Drogo değilken de tarz sahibi bir insan, ultimum kas-adonis bir kişilik. (olay "jason"da bitiyor arkadaşım, garantisi benim, boş yok)

3- Manu Bennett

Spartakus izleme sebebim diyeceğim ama orada bundan çok var. Hatta dizinin cast listesini benim harem kayıt listesine direkt kopyala-yapıştır yapabilirim. Bittabi ki esmer ve boncuk gözlü olması tercih sebebi. Bir de kemikli yüzü, bir de geniş omuzları, bir de..(diziyi izleyin, konuşturmayın adamı)

4-Tyson Beckford

Gördüm ki hiç birinizin listesinde şöyle hakkıyla bir zenci (bu kelime çok ofansif gelmiyor bana o sebeple kullanacağım) yakışıklı yok. Irkçılığın bu kadarı. Neyse ki ben zedelenen itibarlarını bu nefis Çin-Jamaika kırması adamı haremimin nadide bir köşesine yerleştirerek iade edeceğim. Zenci candır. 
Blogu okuyacak ergen kütlesini yanlış yönlendirmemek adına bu adamın Ralph Lauren reklamlarından bir resmini koymuyorum. Ayrıca bir insan evladına takım elbise bu kadar yakışmasın ya, bir de o gülümseme tey allam, çok lazımmış gibi!

5-Yoann Gourcuff

Sporcuları ayrı, Fransız erkeklerini ayrı sevmem. Bu ikisini bir araya getirmiş bu herifi alıyorum bu sebeple haremime. Tek başına Biscolata reklamı gibi çocuk vallahi. Binicem üzerine, vurucam kırbacı!

**Bu listede Mehmet Günsur evlenip çoluk çocuğa karışması ve ergenlerin sevgili olmasından, Brad Pitt sarışınlıktan, Dean Winters temiz yüzlülükten ve Michael Madsen yaş haddinden dolayı yer almamışlardır!! (gelir özür diler, bir daha yapmayacağız derlerse bir şeyler düşünürüz)

Salı

Bir takım sorular

Resmen kaşındım, Gasilhane' de beni mimledi. Hak ettim ben bunu.

1. Sence çok anlamlı bir söz?
"Çocukken her gece bir bisiklet için tanrıya dua ederdim. Bir gün tanrının çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim, bir bisiklet çaldım ve her gece tanrıya beni affetmesi için dua ettim" Al Capone

"Nereye dönersen dön kıçın arkada kalır" Orhan Baba (bizim Orhan bu, bardan..)

2.Makyajında olmazsa olmazın?
Siyah göz kalemi

3.Uyguladığın güzellik tüyosu nedir?
Yanımda her zaman yeterli miktarda votka bulundururum.

4. En sevdiğin içecek?
Portakal suyu ama konsantre, Ice-tea ama limonlu. Şeftali gelirse kavga çıkartırım, parfümlü su resmen.

6. En çok sevindiğin iltifat?
Çok güzel gülüyorsun. (Laf memelerle kalçaya gelmeden önce son çıkış bu)

7.Favori kitabın?
Çerezlik olsun derseniz "What makes Sammy run?" (Budd Schulberg) okuyup adam olucam derseniz Atlas Shrugged (Ayn Rand), Animal Farm (George Orwell), vurmalı çalgılarda Ağır Roman (Metin Kaçan), sobada güzel yanma derecelerine göre de Leo Buscaglia & İpek Ongun all time mix.

8.Sana görünüş olarak yakın bulduğun ünlü?
Makyaj yapmazsam Kubat'a benziyorum. Eskiden Hande Ataizi'ne benzetiyorlardı ama artık o kendisine benzemediğinden insanlarda yavaş yavaş Jessica Biel'e benzediğim algısını yaratmaya çalışıyorum çeşitli subliminal mesajlarla. Azimliyim, başaracağım.

9. Herkesin beğendiği ama senin sevemediğin bir ürün?
Starbucks. Orada düzgün (karamelsiz, bir metre köpüğü olmayan ve tercihen "kahve"rengi) bir kahve içebilmek için ne ısmarlamam gerekiyor çözemedim. Her sefer ayrı bir macera.
Bir de "cupcake". Dünyanın en overrated yiyeceği.

10. Şu an en çok almak istediğin kozmetik ürünü?
Sabahın beşinde kasa sayımı yaparken gözlerimi açık tutacak herhangi bir krem ya da jel. Otomatik Portakal stili bir tutacak, geçişli kolon, kriko vesaire de olur. Yapmadılar di mi daha?:(

Cuma

En sevmediğim huyum herkesi kendim gibi sanmam

Hayatta hiçbir şeyden çekmedim "az" güzelliğimden çektiğim kadar. Lanet gelsin az güzelliğe, yere batsın!

O kadar averajda bir tip var ki bende, güzel desen değilim ama çirkin dersen hayvanlık edersin çirkin de değilim. Sabahları burnum gözüm filan kendi etrafındaki dönüşlerini tamamlayıp olması gereken yere geldiklerinde, geceleri doğru ışıkta durduğumda gayet de giderim var. Ama allah muhafaza bindiğim uçak adaya düşse, çok değil şöyle üç gün taraktan aynadan ayrı düşsem adeta bir küçük ev hayvanı olurum olurum adada, Mahmut dayı olurum.
"Az güzel" olduğum için bariz çirkin kadınlar gibi "amann koyun plesantasına bulansam yine de hayretmez koy götüne en iyisi ben bıyık bırakıp güzel kızlara salak damgası yapıştırayım" diyemiyorum. Ama sokaktaki her üç kadından ikisinde olan (sıradan) fiziksel özelliklere sahip olduğum için ağzımın tadıyla bir "ben dönyanın en gözel garısıyam" kafasına da giremiyorum. Hadi tamam bunlar yok bari "sevimli gibi" kızlardan olaydım hiç yoktan. En azından ortamın "dert babası, erkek kafası" sevimli, sırdaş kızı olur yine bir ekmek yerdim. Üstelik bu kızlara mor kot pantolon, soğanlı dürüm ve yüzlerce aptal kolyeyi aynı anda takmak da serbest.

**by the way, çirkin kadınlardan nefret ediyorum NOKTA. Kimse bana "ama niye ööle diyosun onlar kendi mi seçtikine öle olmayı?" gibi bozuk imlalarla atarlanmasın. Çirkin kadın=kompleksli kadın. Kendine duyduğu nefreti tüyü bitmemiş yetimlerden çıkaran ezikler ordusu. Kadın bile kendinde sevecek bir şey bulamamış senin, benim, Fatmagül'ün suçu ne? (Dikkat ederseniz "az güzel" olduğum için rahatlıkla çirkinlere saydırabiliyorum. Anayasada var bu)

"Az güzelliğin" yılmaz temsilcisi, kahverengi saç/göz sahibi her on kadından dokuzunun idolü Eva Longria..
Kendisi tüm götten bacaklı kadınlara"seks sembolü" olma yolunda umut ışığı olmuştur. Pirimizdir.

Salı

Hiç söylemiyosunuz


Şimdi biz, milyonlarca kadın (bunların yarısı ana, bacı, kardaş), bu kadar zamandır kokuyor muyduk aq?

Sonra da bana "Vay efendim neden okulunu okuduğun işi yapmıyorsun?", "Neden brief'lerden konkurlara ömür tüketmiyorsun?"diye soruyorlar. Ne için, böyle gerizekalı, insanları mal, kadınları teke peyniri yerine koyan reklamlar yapmak için mi? O zaman nasıl yaşayacağım ulan ben, bu blogda, günlük hayatta dalga geçtiğim, aşağıladığım, yargıladığım yüzlerce şeyin ufak bir özeti haline geldiğimde nasıl uyuyacağım aq?

Ayrıca pedi parfüme boğup milleti alerji yapacağınıza , o kenarının bacağı kesme sorununa çare bulun. Çocuk bezi gibi hışırdamasına bulun. Mal sürüleri. 

Cumartesi

Ön sevişme filan hep yalan bunlar


Yukarıdaki reklamla gün içerisinde film izleme sitelerinde olsun, forumlarda olsun sıklıkla karşılaşıyoruz. Şimdi böyle yazınca boş-beleş insanlar gibi o site senin bu forum benim gezdiğim anlaşılmasın. Gayet de işim gücüm var ama film de izliyorum, saksı değilim!
Reklama öyle nalet bir flash animasyon yapmışlar ki, çat burda çat kapı arkasında. Gözden kaçırmak, yokmuş gibi davranmak mümkün olmadığı gibi bir sefer "satın al" a tıklamışlığım bile var filmin sesini kısmak isterken. Alsam ne olurdu hala düşünüyorum aslında, atsan atılmaz, satsan satılmaz, hediye etsen başına dert. Kargocuyla, komşuyla onla bunla da yüz göz eder adamı diyecektim ama neyse ki gizli kutuda (nasıl bir şeyse artık, kutu içinde kutu gibi mi?) teslim ediliyormuş, yani kimse yumuşakçanızın kızarmış patates boyunda olduğunu anlamayacak, rahat olun!

Allaha çok şükür kadınım ve ergenliğimi tamamladığımdan beri uzamasını umduğum bir organım yok, kaldı ki erkek olsaydım bile bu reklama uyup da hap almazdım sanıyorum (Sanıyorum ama emin değilim, "erkek olsam piç olurdum yaee" geyiğini unutmayalım, unutturmayalım!) Yine de aynı reklam bu sabah mailime gelince dayanamadım artık şu herifin yamuk ağzına iki laf edeyim dedim. Her yerde karşıma çıkıyor, haddini bilsin allahın ufak pipilisi!

Bir kere bana bi söyleyin, o adamın surat ifadesi nedir, ağzına tuvalet terliğiyle pat pat vurmuşsun gibi surat çarpılmış, ağız çemçük edilmiş. Af buyrun halvetten değil de göbek taşından kalkmış gibi, ağzı yüzü kaymış. Hap Sağlık Bakanlığı onaylı tamam ama yan etki olarak ağzı yüzü ters ediyor demek ki. Bir de "işlem tamam" yazmışlar tey allam, evet ben de baktım kız mutlu gitmiş öbür dünyaya. Nur inmiş yüzüne. 

"3 ayda 7 cm" diyor ya, benim bildiğim Türk erkeği bununla yetinmez. En az 9 ay kullanır, sonra o fazladan 21 cm'i de kıvırır, kendine sokar. Bu kafada adamlara değil kız, arap sabunu bile yok çünkü.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...